Boşanma Hukuku Davası- Avukat Tahsin Yazıcı Ankara | Avukat Tahsin Yazıcı Ankara

Boşanma Hukuku Davası- Avukat Tahsin Yazıcı Ankara

Boşanma Hukuku Davası- Avukat Tahsin Yazıcı Ankara

Boşanma Hukuku Davası- Avukat Tahsin Yazıcı Ankara

BOŞANMA HUKUKU VE BOŞANMA SEBEPLERİ

Büyük bir sevgi ve geleceğe dönük hayallerle başlayan evlilikler çeşitli anlaşmazlıklarla maalesef son bulabiliyor. Bu son bulmalar her iki tarafında zarar görmemesi amacıyla kanunlarla “boşanma” adı altında düzenlenmiştir. Boşanma ile ilgili hükümler, Türk Medeni Kanununun 161 ve 166. Maddeleri arasında işlenmiştir. Eşlerin birbirlerinden boşanabilmeleri için boşanmaya dayanak gösterilen sebeplerin kanunlar çerçevesinde Boşanma Hukukunda yerinin olması gerekir. Keyfi veya menfaate dayalı boşanmaların kanunda yeri yoktur.

Eşlerden birinin sebepsiz ve uzun süreli eşini terk etmesi, sebebi ne olursa olsun eşlerden birinin zina yapması ve bunun delillendirilmesi, aile bireylerinin hayatlarını sağlıklı bir şekilde devam ettirmelerini engelleyecek şekilde şiddetli geçimsizlik, eşlerden birinin akıl sağlığının bozulması, hayata kast edilmesi, eşlerden birinin maruz kaldığı onur ve haysiyeti zedeleyici yaşam sürmesi veya buna zorlanması, suç işleme ve bu nedenlerle bağlantılı diğer nedenler boşanmalara konu yapılabilmektedir. Şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davaları uygulamada en çok görülen davalardır. Zira pek çok olay eşler arasında şiddetli geçimsizlik sebebi olabilmektedir. Mahkeme, taraflarca ileri sürülen hususun şiddetli geçimsizlik nedeni olup olmadığını yapacağı yargılama neticesinde belirleyecektir.

ANLAŞMALI BOŞANMA?

Boşanma davaları, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma olarak iki şekilde ele alınır. Anlaşmalı boşanmada taraflar hayatlarını birlikte devam ettiremeyeceklerine karar vermişlerse bir anlaşma protokolü hazırlayarak dilekçe vermeleri gerekir. Taraflar sadece boşanma konusunda anlaştıkları zaman evliliği anlaşmalı boşanma yoluyla neticelendirebileceklerini düşünmektedirler. Bu durum sıkça karşılaşılan fakat doğru bilinen bir yanlıştır. Eşlerin müşterek çocukları, birlikte edindikleri taşınır-taşınmaz mallar, bankada mevduat hesapları varsa bu gibi boşanma konusunun yanı sıra bu hususlarda da anlaşmış olmaları gerekmektedir. Aksi halde anlaşmalı boşanma gerçekleşmeyecektir.

Bu nedenle hazırlayacakları protokolde malların paylaşımı, nafaka, çocuk varsa çocukların velayeti gibi konuların da belirtilmesi gerekir. Eşlerin anlaşmalı olarak boşanabilmeleri için evliliğin en az bir yıl sürmüş olması gerekir. Anlaşamadıklarına dair sunulan sebepler üzerinde kesin bir kanaat oluşması ve tereddüte yer bırakılmaması için eşlerin her ikisinin de dinlenmesi gerekir.

Eşlerden birinin dinlenilmesi sırasında herhangi bir anlaşmazlık görülürse dava reddedilecektir. Eşlerden yalnız birinin boşanma isteği ile açılan çekişmeli boşanma davalarına göre anlaşmalı boşanmalar daha kısa sürede sonuçlanabilmektedir.

Boşanma hukuku her iki halde de toplumun temelini oluşturan ailenin dağılmaması için tüm sebeplerin tüketildiğinden emin olunacak maddelerle donatılmıştır.

DAVALARIN SÜRELERİ

Boşanma hukukuna dayalı davaların sonuçlanma süresi; davanın açıldığı mahkemenin dava yoğunluğu, davaya konu olan sebeplerin hiçbir ihtilafa yer bırakmayacak nitelikle olup olmadığı, açılan davanın anlaşmalı veya çekişmeli oluşuna göre değişkenlik gösterebilmektedir. Anlaşmalı boşanma davaları her iki tarafın da hemfikir olduğuna kanaat getirilmişse tek celsede sonuçlanabilmekte iken çekişmeli davaların sonuçlanması uzun sürebilmektedir.

BOŞANMA HUKUKUNDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR NELERDİR?

Boşanma Hukukunda Doğru Bilinen Yanlışlara geçmeden önce kanunlarımıza göre hangi durumlarda boşanma gerçekleşebilir onları görelim. Zina, akıl sağlığının bozulması, uzun süreli ayrı yaşama, ölüm tehdidi, yüz kızartıcı suçlar, kötü muamele. Bu ve benzer sebeplere bağlı olarak boşanma davaları açılabilmektedir.

BOŞANMA HUKUKUNDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Davayı karşı tarafın açmasını beklemek. Davayı açan taraf kim olursa olsun öncelikli olarak haklılığını ispat etmek zorundadır. Özellikle iki tarafında boşanmayı istediği durumlarda davayı ilk açanın kim olduğunun hiçbir önemi yoktur. Bu bilgide önemli olan tek nokta davayı açan davayı nerede açmışsa dava orada görülür. Ancak bu durum dava sonucunu etkilemez.

Kadın nafaka almak istiyorsa dava açmamalı. Hangi maksatla söylenmiş olursa olsun kadının dava açıp açmaması nafaka kararını etkilemez. Nafaka kararında önemli olan boşanma sonrası kadının maddi imkanının olup olmadığı yani nafakaya ihtiyaç duyup duymayacağıdır.

Erkekler nafaka alamaz. Mahkeme bu konuda herhangi bir cinsiyet ayrımı yapmaz. Eğer kadın çalışıyor veya maddi imkanları genişse erkek yaşamını sürdürebilmek için çalışamıyor ve zor durumda ise erkekte nafaka alabilir.

Çocuklar her zaman annenin velayetine bırakılır. Mahkeme çocuğun velayetini verirken anne ve babadan hangisinin çocuğa daha iyi bakacağını göz önünde bulundurur. Velayet kararında önemli olan eşler değil çocuğun geleceğidir. Ancak belli bir yaşa kadar anne önceliği vardır.

Erkek çocuk babaya, kız çocuk anneye verilir. Bu konuda herhangi bir cinsiyet ayırımı yapılmaz. 12 yaşına kadar annenin çocuğun cinsiyetine bakılmaksızın önceliği vardır. Sonrasında çocuğa sorulur.

Taraflardan biri boşanmak istemezse dava süresi uzar. Dava süresinin bu istekle bir ilgisi yoktur. Boşanma talebinde bulunan tarafın haklı olduğu kesinleşmişse kısa sürede karar çıkacaktır.

Davaya gitmeye gerek yoktur. Davayı açan taraf haklı dahi olsa taraflar davaya katılmaz ise dava düşer. Bu durumda davanın tekrar açılması gerekir.

Anlaşmalı boşanma davasında boşanma konusunda anlaşmış olmak başlı başına yeterli değildir. Eğer taraflar boşanma haricindeki diğer konularda da (tazminat, velayet, ev eşyaları gibi) uzlaşamamışlarsa bu halde anlaşmalı boşanma yoluyla boşanamazlar.

BOŞANMA KONUSUNDA YETERLİ BİLGİYE SAHİP MİSİNİZ?

Görüldüğü gibi Boşanma Hukukunda Doğru Bilinen Yanlışların sayısı oldukça fazladır. Hukukla ilgili konularda kulaktan dolma bilgilerle davalara müdahil olmamalısınız. Yasalar günün şartlarına göre sürekli güncellendiği için bundan 20 yıl önce yanlış bilinenler bugün doğru olarak karşımıza çıkabilir ve bizi zor durumda bırakacak sonuçlarla karşılaşmamıza neden olabilir.

BOŞANMA DAVALARINDA EŞLERİN HAKLARI NELERDİR?

 İster kadın ister erkek olsun dava açmadan önce yasal haklarının neler olduğunu öğrenmeleri sonrasında yaşanabilecek hak kayıplarının önüne geçecektir. Boşanma Davalarında Eşlerin Haklarını bilmemesinden kaynaklanan hak kayıpları dava sürecinde veya dava sonuçlandıktan sonra öğrenilmekte buda telafisi zor durumların yaşanmasına sebep olabilmektedir. Olası hak kayıplarının yaşanmaması için hem erkek hem de kadınların ne gibi haklarının olduğunu ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalışalım.

Boşanma hukukunu düzenleyen Medeni Kanun, sanılanın aksine yalnız kadınların haklarını güvence altına almaz. Boşanmanın herhangi bir ayrım yapılmaksızın gerçekleşebilmesi Anayasamızın “Eşitlik” ilkesinin bir gereğidir. Hukuki olarak sahip olduğunuz haklardan en iyi şekilde yararlanabilmeniz için Boşanma Davalarında Eşlerin Hakları konusunu çok iyi bilmeniz gerekir.

KADIN VE ERKEĞİN NAFAKA HAKKI:

Kanunlarda nafaka kararı verilirken cinsiyete bakılmaz. Ancak iştirak nafakasına ilişkin olarak uygulamada kadının nafaka talep etmesine daha sık rastlanılmaktadır. Yeni Medeni Kanun, önceki kanunda yer alan kocanın evi geçim yükümlülüğünde asli taraf olması hususunu yeniden düzenlemiş ve eşlerin güçleri oranında evin geçimine katkıda bulunmada birlikte yükümlü oldukları yönünde hüküm tesis etmiştir. Tedbir, yoksulluk veya velayet nafakaları boşanmaya sebep olan tarafın kusur oranına ve tarafların ihtiyaç durumlarına göre verilebilir. Nafaka hakkından bilinenin aksine sadece kadınlar yararlanmaz. Çocuğun velayeti babada kalmışsa çocuğun bakımına katkı sağlaması için karşı taraftan bu bakıma iştirak etmesi için nafaka talebinde bulunulabilir. Yine maddi bakımdan kadın daha güçlü durumda ise erkek kusurlu olmaması yahut kusurunun aynı derecede veya karşı taraftan daha az olması halinde iştirak nafakası talep edebilir.

Nafaka ödeyen taraf koşulların oluşması halinde nafakanın kaldırılması veya miktarın azaltılması için dava açılabilir. Nafaka alacaklısının sonradan çalışmaya başlaması ve gelir elde etmesi, tek başına nafakanın kaldırılması sebebi değildir. Hâkim, her olayın özelliğine göre bir değerlendirme yapacak, elde edilen gelirin asgari yaşam standartlarını sağlamaya elverişli bir gelir olup olmadığına bakacak ve buna göre bir karar verecektir. Bu tür durumlarda nafakanın azaltılması cihetine de gidilebilmektedir. Ayrıca şunu da belirtmeyi bir zorunluluk görüyorum. 3 kuruş nafakayı 1 kuruş indireceğim diye dava açmak ve bu sebeple masraf yapmak, tabiri caizse “astarı yüzünden pahalıya çıkmak” özdeyişine tam manasıyla oturan bir durum olacaktır.

BOŞANMA DAVASI KADIN VE ERKEĞİN VELAYET HAKKI

Boşanma sonrası çocuğun kimde kalacağı, çocuğun menfaatleri gözetilerek hâkimin sahip olacağı kanaate bağlıdır. Çocuk dava içeriği ne olursa olsun kadında kalır şeklinde bir hüküm yoktur. Yine çocuğun cinsiyetine yahut yaşına göre anne de kalır ya da babada kalır şeklinde bir peşin hüküm kurmakta yanlıştır. Burada önemli olan çocuğun yaşamını hangi tarafın daha iyi sürdürebileceğine dair oluşan kanaattir. Yani asıl olan çocuğun menfaatidir. Babanın çocuğun geleceği adına daha iyi imkânlar sunacağı kanaati hâsıl olursa velayet babada kalacaktır. Bununla birlikte eşlerden birinin haysiyetsiz bir hayat sürmesi, madde bağımlılığı, bulaşıcı ve tehlikeli bir hastalığın varlığı, kendisine ve çevresine zarar verecek mahiyette psikolojik rahatsızlık gibi durumların mevcudiyeti halinde velayetin diğer tarafa verilmesi pek kuvvetle muhtemel olacaktır. Eşlerin velayet konusunda kendilerinden ziyade çocukların geleceğini düşünerek karar vermeleri daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Ebeveynler bu hakkı talep ederken şahsi hırs ve arzularının kurbanı olmamalı, sırf karşı tarafa zarar vermek amacıyla hareket etmemelidirler. Şu unutulmamalıdır ki böyle bir durumda asıl zarar gören ve başkalarının ihtirasının kurbanı olanlar, maalesef masum küçük çocuklar olmaktadır. Velayet kendisinde olan tarafın sonradan evlilik yapması, başlı başına velayetin karşı tarafa naklini gerektirir bir durum değildir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi asıl olan küçüğün menfaatidir. Yapılan evlilik çocuğun menfaatlerini ihlal etmiyorsa bu durum dava sebebi yapılmamalıdır.

KADIN VE ERKEĞİN TAZMİNAT HAKKI:

Maddi ve manevi tazminat hakkı her iki taraf içinde söz konusudur. Hangi taraf hak kaybı yaşamış ve maddi zarara uğramışsa bu zararla ilgili hem maddi hem de manevi tazminat davası açılabilir. Şahsi deneyimlerim ülkemizde boşanma davalarında hükmedilen tazminatların miktar itibariyle insanların beklentilerinin çok altında kaldığı yönündedir. Davada tazminat talep eden taraf bu hususu gözardı etmemeli ve çok büyük bir beklenti içine girmemelidir. Kusur miktarı maddi tazminatlarda, hak ihlalleri de manevi tazminatlar da verilen kararı etkileyecektir. Davanın ilk kim tarafından açıldığının bir önemi yoktur. Sırf karşı tarafı zarara uğratmak gayesiyle tazminat talep etmek, yargılamayı uzatan bir etken olacaktır. Tabiri caizse 3 lira için bu yola girmek yerine taraflar, bitmiş olan bir evliliği resmi olarak da bir an önce bitirmek amacına yönelmelidirler. Bazı durumlarda tazminat talebinin varlığı, karşı tarafın gerçekte boşanmayı istemesine karşın sırf bu maddi talep yüzünden mahkeme huzurunda boşanmak istemediği şeklinde gerçek iradesine uymayan beyanlarda bulunmasına sebebiyet verebilmektedir.

KADIN VE ERKEĞİN MAL PAYLAŞIM HAKKI:

Mal paylaşımı konusunda 2002 yılında yapılan düzenleme ile aile içerisinde edinilen tüm mallar, farklı bir anlaşmalı paylaşım planı belirlenmemişse, ortak olarak paylaştırılır. Ancak yine her olay kendi içindeki şartlar dâhilinde incelenmelidir.

1 Ocak 2002’de 4721 sayılı yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden önceki dönemde yapılan evlilikler için mal ayrılığı sistemi benimsenmiştir. Yani bir evlilik 1 Ocak 2002’den önce başlamışsa ve evlilik sözleşmesi de yapılmamışsa, evliliğin bu döneminde eşlerin adına kayıt ettirdikleri mal varlıkları kimin adına kayıtlı ise onun olur. Bu dönemlerde evin geçimi erkekler tarafından sağlanır, kadınlar ise çalışmazdı. Evlilik içinde alınan mallar da genellikle erkek adına kayıt edilirdi. Bu dönemde kadınların, kocalarının mal varlığında hakkı bulunmuyor; ancak çalışarak evin geçimine katkıda bulunan kadınlar ile ziynetler veya ailesinin katkılarıyla vb. şekilde eşinin edindiği mala katkı yapılması hali bu kuralın istisnasını oluşturuyor. 2002 öncesi alınan mallar alan kişiye ait ve onun şahsi malı sayılmaktaydı. Bu durumun çalışmayan eşler üzerindeki olumsuz etkisi 2002’de yapılan yeni düzenleme ile kaldırılmıştır. 1 Ocak 2002’den sonraki malvarlıklarına edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır. Kural olarak, 1 Ocak 2002’den sonra bir eşin edindiği mal varlığının değerinin yarısı diğer eşe aittir. Diğer eşin çalışıp çalışmaması önemli değildir.

Görüldüğü gibi Boşanma Davalarında Eşlerin Hakları kanunlarda kimseye haksızlık yapılmayacak şekilde düzenlenmiştir. Buna rağmen kişilerin herhangi bir hak kaybına uğramamaları için boşanma kararı verilmeden veya boşanma sürecinde haklarını en iyi şekilde öğrenmeleri gerekmektedir.

BOŞANMA DAVALARINDA UZMAN GÖRÜŞÜ

her ne kadar bağlayıcı olmasa da kararı etkileyebilecek niteliktedir. Uzman görüşlerinin alınması Aile Mahkemelerinin 4787 sayılı kanunun 5. Maddesine göre düzenlenmiştir. Boşanma hukuku konusunda yeterli bir bilgiye sahip değilseniz lehinize sonuçlanmasını istediğiniz konularda şahsi veya avukatınız aracılığı ile bir uzmandan görüş almanız ve bu görüşü bir rapor halinde sunmanız elinizi güçlendirecektir. Hâkim alanında uzman bir kişinin belirteceği hususları dikkate alacaktır. Davaya bakan hâkim kendi alanında uzman olabilir ancak dava taraflarını yakından tanıyacak ve net hükümler verecek bilgilere sahip olmayacaktır. Tarafların yaşantıları, davaya konu olmalarına sebep olan koşullar, psikolojik ve maddi durumları hakkında hazırlanacak bir uzman raporu hâkim tarafından incelenerek kararını ona göre verecektir.

Velayette Uzman Görüşünün Alınması ve Önemi

Boşanma aşamasına gelmiş çiftler sağlıklı düşünüp karar veremeyebilirler. Bu durumda en fazla etkilenecek olan çocuklar olacaktır. Verilecek kararın çocukları olumsuz etkilememesi bakımından bir uzman görüşüne başvurulması hayati önem taşımaktadır. Bu konu ile ilgili öncelikli olarak “Pedagog” görüşüne ihtiyaç duyulur. Pedagoglar boşanma ile sonuçlanacak bir davada çocukların nasıl etkileneceğini gerekirse boşanma kararının tekrar gözden geçirilmesini sonuç alınamazsa anne veya babadan hangisinin yanında kalmasının gelişimi açısından daha iyi olacağını araştırarak görüş belirtebilir. Pedagoglarla birlikte “Psikolog” larda aile bireylerinin ve çocukların bu süreçte yaşayabilecekleri ruhsal değişimleri değerlendirerek velayet konusunda doğru bir karar verilmesi yönünde görüş bildirebilir. Özellikle çocuklar açısından Boşanma Davalarında Uzman Görüşünün alınması büyük önem taşımaktadır.

UZMAN GÖRÜŞÜ VE SÜREÇ

Uzman görüşünün tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde taraflar raporda eksik ve yanlış olduğuna inandıkları noktaların tekrar gözden geçirilmesini eksik bilgilerin tamamlatılarak yanlış bilgilerin tekrar gözden geçirilmesini isteyebilirler. Eğer taraflar uzman görüşünün yanlı olduğuna inanıyorlarsa yeni bir uzman atanmasını veya farklı bir uzman görüşünün alınmasını isteyebilirler. Gerekirse uzmanın sözlü olarak dinlenilmesi talep edebilir. Hakim gerekli gördüğü hallerde Boşanma Davalarında Uzman Görüşünün incelenmesini isteyebilir. Talep edilen konuda objektif bir rapor hazırlandığı kanaati oluşursa karar aşamasında değerlendirilerek verilecek olan karara dayanak olarak ta gösterilebilir.

Boşanma Hukuku Davası Avukatı - Avukat Tahsin Yazıcı Ankara

Boşanma gerçekleştikten sonra nafaka davası veya nafaka arttırma nasıl olmalıdır? Sayfayı ziyaret ediniz => Nafaka Davası

Telefon
WhatsApp